Güzel Sanatlar İçinde Edebiyatın Yeri


1. Güzel Sanatlar İçinde Edebiyatın Yeri

 

İnsanda bir takım güzel duygular uyandıran, insana bir coşku ve heyecan veren eserlere sanat eseri denir. Sanat eserleri insanın duygu ve hayal dünyasını geliştirir, zenginleştirir.

Edebiyat güzel sanatlar içinde en soyut olan güzel sanat dalıdır. Çünkü malzemesi dildir. Malzemesinin “dil” olması onu herkes için olmanın yanı sıra hudutları en dar ve milli olan tek sanat dalı haline de getirir. Taşınması, eserini seyirci ile doğrudan karşı karşıya getirmesi, nesilden nesile aktarılması, orijinalinin korunması bakımlarından da en avantajlı sanat dalıdır. Edebiyat kişinin ruhundaki iyi ve güzeli uyandırarak kişiyi iyi ve güzele teşvik eder. Sanat eseri öncelikle “güzellik” amacı güder.

Duyguları, düşünceleri, olayları söz veya yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatına edebiyat denir.

Edebiyat; duygu, düşünce, sevinç, umut, üzüntü, tasa, kaygı gibi bireysel duyguları ve toplumsal hayattaki olayları yansıtan bir sanat dalıdır.

 

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.

Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.

Yahya Kemal Beyatlı

Örneğin yukarıdaki beyitte doğada var olan “kar”ın insan ruhunda uyandırdığı iyi ve güzel duygular dile getirilmiştir.

Kardır yağan üstümüze geceden,

Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,

Ormanın uğultusuyla birlikte

Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte

Kar yağıyor üstümüze, inceden.

Ahmet Muhip DIRANAS

 

Başka bir şairimize ait yukarıdaki şiir metinde ise “kar”ın şairin ruhunda uyandırdığı farklı duygular anlatılmaktadır.

ü       Aynı konuyu işleyen şiirlerin birbirinden farklı olması, şiiri yazan şairlerin aynı konuyu farklı biçimlerde algıladığını ve yorumladığını gösterir. Buradan sanat eserinin bilimsel eserler gibi bilgilendirici ve nesnel olmadığını anlıyoruz. Edebi eser sanatçının kişisel yorumunu taşır.

ü       Farklı sanat dallarında ise konunun farklı anlatım teknikleriyle anlatılabileceğini unutmamak gerekir. Kar manzarasını resmeden bir ressam farklı bir teknik kullanır. Yine bir müzisyen “kar”ın kendi ruhunda bıraktığı etkiyi notalarla anlatır.

 

v      Atatürk sanatçının değerini, saygınlığını, önemini şu sözleriyle vurgulamıştır:

“Efendiler! Hayatta her şey olabilirsiniz; mebus, bakan, hatta cumhurbaşkanı… Ama sanatçı olamazsınız.”

Atatürk toplum için yararlı olan bir sanatın önemi üzerinde durmuştur:

“Bir ulus sanattan ve sanatçıdan yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz.”

 

            2. Edebiyatın Diğer Bilimlerle İlişkisi

 

            Sanat eserleri ortaya konurken zaman zaman diğer bilimlerden yararlanır.

Güzel sanatların bir dalı olan edebiyatın diğer bilim dallarıyla ilgisi vardır. Bir sanatçının ortaya koyduğu eser psikoloji, sosyoloji, felsefe ve tarih vb. bilimlerle ilgili olabilir. Sanatçı sosyal bir çevre içerisinde yaşar; eserini ortaya koyarken de bu çevreden etkilenir. Ele aldığı eserde kişisel duygu, düşünce ve izlenimlerini anlattığı gibi toplumun gelenek, görenek, inanç gibi değerlerini de ele alabilir. Bir sanatçının yaşamı da ortaya konan eser kadar önemlidir. Örneğin Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” adlı romanı incelenirken; yazarın içinde bulunduğu ruhsal durumu belirlerken psikolojiden, sanatçının yetiştiği sosyal çevreyi incelerken sosyolojiden; yazarın etkilendiği akımları ve dünya görüşünü belirlerken felsefeden, eserin yazıldığı dönemi incelerken de tarih biliminden yararlanılır.

 

            “Bir kenarda kalıp yaşamak yerine, toplumların içine girmeyi kabul ettiğiniz andan itibaren, onu yaratan kuralların da iyi olduğunu kabul etmek zorundasınız.”

 

            “Vadideki Zambak” adlı eserde geçen yukarıdaki metin bilimsel bir değer taşımaktadır. Yazarın sosyolojinin bilimsel verilerinden yararlandığını göstermektedir. Bunun gibi insanın ruhsal durumunu anlatan bir edebi metin, psikoloji biliminden yararlanabilir.

            Edebi bir metin bilgi vermek amacıyla yazılmaz. Edebi bir metinde öncelikli amaç güzelliktir. Bilimsel eserlerin öncelikli amacı ise bilgilendirmektir.

            Bir edebi eserin değişik bilim dallarından faydalanması edebi esere bilimsel bir eser niteliği kazandırmaz. Çünkü edebi eserde kişisel yorumlar vardır.

 

3. Dilin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi

Dil bir iletişim aracıdır. Duygu, düşünce ve istekler dil ile aktarılır. Duygu ve düşüncelerin aktarılmasında sözü söyleyen kişi kaynak, söylenen bir söz (mesaj, ileti), iletilen sözü alan alıcı ve bir de iletişimin yapıldığı iletişim ortamı vardır. Bu düzeneğe iletişim sistemi denir. Bu yönüyle dil en etkin bir iletişim aracıdır.

Her sanat dalının kendini ifade ediş tarzı farklıdır. Ressam renklerle, müzisyen seslerle, mimar ana maddesi toprak ve taş olan maddelerle sanatını yerine getirir. Edebiyatın da ana malzemesi dildir. Dil sayesinde duygular, düşünceler, sevinçler üzüntüler dile getirilir. Bu bakımdan dil olmadan edebiyat olmaz; dil edebiyatı, edebiyat da dili besler, geliştirir. Edebi eserler sayesinde dil gelişir; anlam zenginliği kazanır ve sözcük sayısı artar. Bu yönüyle dil altına, şair ve yazarlar da bu altını işleyen kuyumcuya benzetilir. Hikâyeler, romanlar, şiirler, tiyatro türündeki eserler dil ile yazılır. Dilin diğer önemli bir yanı da ulusal birlik ve beraberliği sağlamasıdır. Aynı dili konuşan, aynı duygu düşünce ve zevkleri paylaşanlar, kederde ve kıvançta birlikte hareket ederler.

Bir ulusun maddî ve manevî alanda ortaya koyduğu tüm eserler kültürü oluşturur. Edebiyat da kültürün içerisinde yer alan bir sanat dalıdır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki dönemde yazılmış olan ürünlerden destanlar, koşuklar, savlar sayesinde biz o dönemin kültürünü, yaşam biçimini, inançlarını öğreniriz.

 

Bu dünyada bir nesneye

Yanar içim göynür özüm

Yiğit iken ölenlere

Gök ekini biçmiş gibi

Yunus Emre

 

Yukarıdaki metin 14 yüzyılda sade bir dille söylenmiştir. Bu metin dil sayesinde günümüze dek yaşamıştır. Bu sayede Yunus Emre gibi yüzlerce şairin, yazarın eserleri korunabilmiştir. Bu bakımdan dil bir kültür taşıyıcısı olarak önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Dil ve kültür edebiyata bir derinlik, bir canlılık katmaktadır.

Bir dil, konuşan kişinin kültür düzeyine göre farklılıklar gösterir. Bir kişinin bakkalda, alışverişte ya da sokakta konuştuğu dil ile resmi çevrelerde kullandığı dil farklıdır. Bu nedenle günlük yaşamda alışverişte, eş dost arasında, bakkalda kullandığımız dile konuşma dili denir. Konuşma dilinde duygu ve düşünceler kısa cümlelerle anlatılır, anlatımda devrik cümlelere yer verilir. Konuşma dilinde noktalama işaretlerine pek uyulmaz. Onun yerine vurguya ve tonlamaya dikkat edilir. Çoğu zaman cümlede öğelerin yerleri değişir; yüklem başta ya da ortada olur. Duygu ve düşünce daha belirgin olarak söylenir. Nerde kaldın, ayol? “İş olur mu burada?” vb. cümleleri buna örnek olarak gösterilebilir.

Bir rapor, bir makale, fıkra ya da bilimsel içerikli yazı hazırlarken kullanılan dile de yazı dili denir. Günlük resmî yaşamda, gazetelerde, dergide ve kitaplarda kullanılan dil yazı dilidir. Yazı dilinde cümlelerin açık, akıcı, sade ve dil bilgisi kurallarına uygun olmasına dikkat edilir. Yazıda yazım kurallarına ve noktalama işaretlerine uyulur.

4. Metin

Cümle, bir duyguyu, bir düşünceyi bir isteği ya da bir olayı tam olarak anlatan ve bir yargı bildiren söz grubudur. Cümlede kesin bir yargı bulunur; kaç sözcükten oluşursa oluşsun yargı bildirmeyen söz grubuna cümle denmez. Yargı bildiren tek bir söz de olsa cümle sayılır. Bu nedenle bir metnin en küçük anlamlı öğesi cümledir.

Metinde cümlelerin arka arkaya anlamsal bir bağlantı kurularak sıralanmasından paragraflar oluşur. Paragrafta bir ana fikir etrafında sıralanmış cümleler bulunur.

Metinde paragraflar düşünce birimidir. Bir paragraftan diğerine geçerken dil, düşünce ve anlam birliği sağlanır. Metindeki paragrafın içinde giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunur.

Metinde paragraflar anlatılan konunun boyutuna göre uzunluk ya da kısalık gösterir. Birkaç cümleden oluşan paragraflar olduğu gibi tek cümleden oluşan paragraflar da vardır.

Paragrafların bir araya gelmesinden de bir metin (makale, fıkra, söyleşi, deneme, hikâye, roman vb.) oluşur. Her metnin bir ana düşüncesi vardır. Metinde ana düşünceyi destekleyen yardımcı düşünceler paragraflarda dile getirilir. Ana düşünce metinde bir cümle olarak belirtilebileceği gibi yazının bütününden de çıkartılabilir. Metin giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi metinler bir duygu, düşünce, istek ya da olayı anlatmada araç olarak kullanılır.

Edebiyat alanına giren eserler kesin olmamakla birlikte belirli niteliklerine göre “sanat eserleri” ve düşünce eserleri” olmak üzere ikiye ayrılır.

Sanatçıların duygu, düşünce ve hayallerini güzel ve etkili biçimde anlatması sonucu oluşan eserlere sanat eserleri denir. Şiir, hikâye roman, tiyatro, söylev bu tür eserlerdir. Okuyucuyu aydınlatmak, düşündürmek onlara bazı bilgiler vermek amacıyla yazılan eserlere de düşünce eserleri denir. Makale, fıkra deneme, eleştiri, söyleşi, anı, günlük türündeki eserler düşünce eserleridir.

Sanatçının veya yazarın ortaya koyduğu eser zaman zaman düşünce eseri; düşünce eseri de sanat eseri niteliği gösterebilir. Örneğin şiir, hikâye, roman ele alınan konunun özelliğine göre düşünce eseri sayılabilir.

5. Edebî Metin

 

Sanatçı toplum içerisinde yaşayan bir birey olarak birtakım duygular ve heyecanlar duyar ve bunları ifade etmek ister. Önüne geçilmez bir “yaratma, ortaya koyma” arzusu içerisindedir. Sanatçı duygu ve heyecanlarını eserinde dile getirir ve ruhunun derinliklerindekileri bizimle paylaşır. Böylece ortaya konan eserde sanatçının kişilik özellikleri görülür. Sanatçı eserini ortaya koyarken duygu düşünce ve hayalleriyle birlikte az çok kendi hikâyesini de anlatır.

Sanatçılar başka insanlar gibi etrafındakilerle dertleşmek yerine duygu düşünce ve hayallerini kafasında canlandırır, kurgular sonra da eserini yazar.

Sanatçılar eserlerinde, söyleyeceklerini ya kendisi doğrudan söyler ya da kahramanlarına söyletir. Bazen bu iki tarzı bir arada kullanır.

İnsanda estetik duygular uyandıran, insanların duygu düşünce ve hayal dünyasını zenginleştiren dil ürünü eserlere edebî eser denir. Bu anlamda hikâyeler, romanlar, şiirler, tiyatro eserleri, masallar vb. türlerinde yazılanlar birer edebi eserdir. Biz bu eserleri okuduğumuzda içimizde bir coşku, bir heyecan duyarız.

 

ü       Malazgirt Savaşını konu alan bir bilimsel yazı ile edebi bir metni karşılaştırdığımızda edebi metinde konunun daha etkileyici bir dille ifade edildiğini, konunun estetik duygular uyandıracak şekilde, hayallerle zenginleştirilerek anlatıldığını görebiliriz. Edebi metinde verilmek istenen mesaj, metinde yer alan kelimelerle, cümlelerle bütünleşmiştir. Bir edebi metinde kelimelerin yerlerini değiştirmek, bir kelime yerine başka bir kelime koymak mümkün değildir. Mesajın edebi metnin bütününe yayılmış olması nedeniyle metinde yer alan kelime ve cümleler bağımsız olarak ele alınamaz.

 

Nallarımız

Şimşek olur

Değince çakmak taşları.

 

ü       “Malazgirt Ululaması” adlı şiirden alınan yukarıdaki metinde verilmek istenen mesaj metinde yer alan bütün kelime ve cümlelerle bütünleşmiştir. Bu yüzden bu metinde yer alan unsurları bağımsız olarak ele alamayız. Yine yukarıdaki metinde kelime ve cümlelerle ilgili yer değiştirme, çıkarma ya da ekleme işlemi yapıldığında metin anlam kaybına uğrar.

ü       Yukarıdaki metin “Sultan Alp Arslan, Bizans ordusunun Anadolu’da ilerlediğini duyunca süratle hareket etti.” cümlesiyle karşılaştırıldığında kullanılan dil bakımından önemli farklılıkların olduğu görülür. Şiirde kelimelerin daha çok mecaz ve yan anlamlarında kullanıldığını görüyoruz. Bu da bize edebi metnin bir özelliğini gösterir.

 

Edebî eserlerin özellikleri şöyle söylenebilir:

·         İnsanların duygu, düşünce ve hayal dünyasını geliştirir, zenginleştirir.

·         Edebi eserlerin amacı bilgi vermek değildir.

·         Edebi eserlerde sanatsal bir dil kullanılır. Mecazlar ve yan anlamlar vardır.

·         Edebi metinlerde kelime ve cümleleri değiştirmek mümkün değildir.

·         Edebi metinler kurmaca(tasarlanmış) metinlerdir.

·         İnsanlar arasında dostluğun kurulmasını sağlar. Çevremizdeki güzellikleri bize gösterir.

·         Kişinin hissettiği ancak tanımlayamadığı duyguları tanımlar.

·         Bir edebî eseri okuyan kişi psikolojik yönden rahatlar, o eserin kahramanıyla empati kurar, onunla bütünleşir.

·         Edebî eserler yazıldıkları çağın dil, kültür ve sanat anlayışını yansıtır. Örneğin Tanzimat Edebiyatı şair ve yazarlarından Namık Kemal’in eserlerinde o devrin sanat anlayışını, aile, gelenek, görenek ve evlenme gibi konularını görebiliriz.

Çağlar boyunca insanlar edebî metinlerle her mekânda ve zamanda anlatma, gösterime ve coşku ile dile getirme biçiminde kendilerini ifade etmişlerdir. Destan, hikâye, roman türleriyle anlatma; komedya, tragedya, dram, opera vb. türleriyle gösterme; şiirle coşku ve heyecanlarını dile getirmişlerdir.

 

ANLATIM YOLLARI(İFADE ŞEKİLLERİ)

 

Duygu, düşünce ve hayallerin sözle ya da yazıyla güzel ve etkili bir şekilde anlatılmasına edebiyat denildiğini biliyorsunuz.

Demek ki edebiyat ürünleri sözlü ve yazılı olmak üzere iki türlü dile getirilmektedir. Bunlardan sözle yapılan anlatıma sözlü anlatım; yazıyla yapılarına da yazılı anlatım denir.

Sözlü Anlatım

Duygu düşünce ve hayallerin sözle dile getirilmesine sözlü anlatım denir. Sözlü anlatımda isteğin doğru, düzgün, yalın ve etkili bir biçimde söylenmesi önemlidir. Ses tonu, söyleyiş vurgu, jest ve mimikler sözün etki gücünü artırır. Gereksiz heyecan ve telaş ve yerinde yapılmayan jest ve mimikler de sözün etki gücünü düşürür. Liderler, siyasetçiler, komutanlar sözlü anlatımın gücünden yararlanırlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’nda; Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet Devri’nde yaptığı konuşmalar sözlü anlatımın başarılı örnekleridir.

Günümüzde kitle iletişim araçlarının: özellikle radyo ve televizyon kanallarının artması, toplu yaşamanın getirdiği zorunluluklar, demokratik bir ortamda karşılıklı hoşgörü ve güvenin oluşmasında sözlü anlatım önemli bir rol oynamaktadır. Sözlü anlatım; nutuk, konferans, panel, açıkoturum, bilgi şöleni gibi türlere ayrılır. Bu konularla ilgili dil ve anlatım derslerinde daha ayrıntılı bilgiler verilmektedir.

 

Yazılı Anlatım

Duygu ve düşünce hayallerin güzel ve etkili biçimde yazıyla dile getirilmesine de yazılı anlatım denir. Günlük hayatta, bir mektup yazmak, not çıkarmak, bir yazı hazırlamak zorunda kalabiliriz. Duygu düşünce ve özlemlerimizi, sevinçlerimizi dizeler halinde ölçülü, uyaklı söyleyebiliriz. Ayrıca cümle ve paragraflar halinde bir fıkra, makale, deneme yazabilir; hatta öykü, roman, tiyatro eseri yazmak isteyebiliriz. O zaman yazılı anlatıma başvururuz.

Yazılı anlatımda yazım (imlâ) kurallarına ve noktalama işaretlerine dikkat edilir. Yerinde kullanılmayan noktalama işaretleri, yazım hataları sözün anlamını değiştirir.

Nesir hâlinde yazılan düşünce yazılarında giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunur. Yazının konu ile ilgili ilk bölümüne giriş; düşüncelerin açıklanıp örneklendiği, karşılaştırmaların yapıldığı bölüme gelişme; düşüncelerin bir sonuca, bir yargıya varıldığı bölüme de sonuç bölümü denir. Hikâye, roman, tiyatro gibi türlerde bu bölümlere serim, düğüm ve çözüm adı verilir.

Her yazının bir ana düşüncesi ya da ana duygusu (tema) vardır. Bir yazıda yazarın okuyucuya vermek istediği temel düşünceye ana düşünce denir. Ana düşünceyi destekleyen ve diğer paragraflarda yer alan düşüncelere de yardımcı düşünce denir. Yazı düşünceler arasında bir bağ kurularak geliştirilir.

Türk edebiyatında nesir (düz yazı) biçiminde yazılan eserlere mensur, nesir yazıcılarına nâsir, küçük nesir parçalarına da mensure denir.

Klasik edebiyatta nesire inşa, nesir yazıcılarına da münşi adı verilir

 

Yazılı anlatım nazım ve nesir olmak üzere ikiye ayrılır:

a. Nazım

Duygu, düşünce ve hayallerin ölçülü, uyaklı dizeler hâlinde anlatılmasına nazım denir.

 

b. Nesir

Duygu düşünce ve hayallerin cümle ve paragraflar hâlinde dil bilgisi kurallarına uygun olarak anlatılmasına nesir denir. Nesir sözü Arapça dağıtmak, saçmak, yaymak anlamlarına gelir. Burada kastedilen duygu ve düşüncenin açılması, yayılması, yani açık seçik anlaşılır hâle gelmesidir. Nesirde düşünceler ifade edilirken noktalama işaretlerine, yazım (imlâ) kurallarına uyulur. Yerinde kullanılmayan işaretler cümlenin anlamını bozar.

 

Edebi metinler coşku ve heyecanı dile getiren metinler ve olay çerçevesinde oluşan metinler olmak üzere ikiye ayrılır.

Coşku ve heyecanı dile getiren metinler manzum (şiir) metinlerdir.

Olay çevresinde oluşan metinler ise; anlatmaya bağlı metinler ve göstermeye bağlı metinler olmak üzere ikiye ayrılır. Masal, destan, hikâye, roman, halk hikâyeleri anlatmaya; komedi, trajedi, dram Karagöz, meddah, orta oyunu gibi türler de göstermeye bağlı sanat eserlerini oluşturur.

Güzel bir cümlede şu nitelikler bulunur:

Açıklık: Söylenmek istenen düşüncenin herkes tarafından aynı şekilde kolayca anlaşılmasıdır.

Duruluk: Düşünce ve duygunun gerektiği kadar sözcükle anlatılmasıdır. Duru bir cümlede gereksiz sözcüklere ve öğelere yer verilmez.

Yalınlık (sadelik) : Süse ve gösterişe kaçmadan, az sözle duygu ve düşüncelerin dile getirilmesidir.

Akıcılık: Yazıda dile takılacak pürüzlerin olmamasına akıcılık denir.

6. Edebiyat ve Gerçeklik

Yazarlar günlük hayatta karşılaştığımız ya da karşılaşabileceğimiz nitelikteki olayları oldukları gibi değil kendi iç dünyalarında kurguladıktan sonra dışa yansıtırlar. Yaratılan kahramanlar çevremizdeki kişilere benzer. Yazarlar çok iyi tanıdıkları bir kaç kişinin özelliklerini bir kişi üzerinde toplayabilir. Olayları ve kişileri iyice kurguladıktan sonra eserini yazar.

Edebi metinler, yazıldığı dönemin özelliklerinden ve o dönemdeki her türlü gerçeklikten belirli ölçüler içerisinde yararlanırlar.

Edebi eserlerde gerçeklik, kaynağını diğer bilim ve bilgi alanlarının ortaya koyduğu sonuçlardan alabilir.

 

ü       Kitabınızdaki “Cazgır” adlı şiirde tarihi bir gerçekliğin edebi bir dille anlatıldığını görüyoruz.

 

Yine günlük yaşamımızda karşılaşabileceğimiz her türlü konu edebi esere kaynaklık edebilir.

Edebî metnin konusu, doğa ile ilişki hâlinde olan, duyan, düşünen, tasarlayan ve yaşayan insandır.

 

 

 
HOŞ GELDİNİZ!
 

GAZETELER
 
 
83147 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol